Ana içeriğe geç

Tasavvuf Yolmudur

01

Aslında şeriatın, tarikatın bizi ulaştırmak istediği hakikat tasavvuftur.

Tasavvuf için on iki kulplu bir kazan temsilini verirler.

Her bir kulbunu şeriat ve tarikat yolcuları tutmuş

Fakat kazanın içinde tasavvuf olduğunun farkında olmamışlar

Her biri başka birşey taşıdığını zannediyor.

Öyle ki turabi yada semavi dinlerin hepsi Muhammedi hakikattan nasiplenirler.

Fakat kimiiseviyim, museviyim diye ayrıma düşerler.

Oysa Muhammedi olanlar onları ve peygamberlerin hepsini tanır ve hak peygamberidir der.

Ancak bütün peygamberler başımızın tacı olmasına rağmen, bizler Muhammede tabi olduğumuzun da bilinci içindeyiz.

Nedeni zaten yazdığımız gibi apaçık ortadadır.

İster kabuşl etsinler, ister etmesinler (Rahmetenlil Alemindir O)

Tasavvuffta aynen böyledir.

Vamı bunun başka izah tarzı.


Saygılarımla

02

Muhabbet Alıntı:

Severim seni ben candan içerü

Yolum vardır bu erkandan içerü

Şeriat,Tarikat yoldur varana

Hakikat meyvası andan içerü

Beni bende demen, bende değilem

Bir ben vardır bende benden içerü

Süleyman kuş dili bilür dediler

Süleyman var süleyman'dan içerü

Tecelliden nasip erdi kimine

Kiminin maksudu bundan içerü

Senin aşkın beni benden aluptur

Ne şirin derd bu dermandan içeru

Miskin Yunus gözü tuş oldu sana

Kapında bir kuldur senden içeru

Yunus Emre

Yol Bu Yoldur !!!!!!!!!!

Muhabbetle

Sevgili muhabbet kardeşim ; Çok önceden yazılanları bulup çıkarmışsın.

Sana teşekkür ederiz.

Bende tekrar okurken duygulandım.

Oniki kulplu kazandan bahsetmişiz.

Aslında tarikat ve tasavvufta bu konu çok geçer.

Her tarikat kazanın içindeki hakikatın kendileri olduğunu vurgular.

Aslında tanışılan hakikat insan hakikatıdır.

Kimki bu idraka gelir ise o insan nedir bilir.

Yoksa o tarikat, bu tarikat diye diye tefrika yaratılır.

Mesele hakikattır. Tek hakikatta insan'dır.

insan denince et kemik yığını olmayıp.

Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış Muhammed'in sıfatıyla sıfatlanmış olan insandır.

Bir ilahide,

Attılar bir kazana, tam kırk yıl yandım.

Yandım, yandım çıktım . Çiğsin dediler.

İnşaallah bu kazanda pişenlerden oluruz.

Cemalullaha erişenlerden oluruz.

03

İnsanı arama, insanı bulma ve insan ile insan olma yoludur.

İlk insan Adem As. Sonsuz insanda o.

Her şey insanla başlar ve insanla devam eder.

İnsan önce rabbisine karşı sorumluluklarının bilinci içindedir.

Şeriat denilen hakikat. İnsanı rabbısına yöneltir.

Buraya ulaşan insan. Başlar kendisini aramaya.

Tarikat denilen bir yönüyle budur.

Kendi hakikatına ulaşması ıse hakikattır.

Şimdi marifet bunu yaşayabilmektir.

Bu çok zordur.

Sen kendini bilirsin ama kimse seni bilmez.

Nasıl anlatabilirsin ki ben buyum diye.

Mansur Hallaç efendi "Enel hak dedi",

Peki ya "Ene hüve" deseydi.

Zaten hak demek doğru demektir.

Söylemek istediğini dahi söyletmediler.

Bağdatlı Cüneyt"İşi deliliğe vurdu kurtuldu"

Dedim ya bilirsin, bulursun, olursun da kimseye söyleyemezsin.

İşte o zaman bu sırrı taşıyabilecek birini ararsın.

Aramakla olmaz onu sen yetiştirirsin.

Üç sırla sırlarsın.

Sırlı bir taş ayna olur, bakan kendini görür.

Bu süreç böylece devam eder gelir.

İsimler, cisimler değişir.

İnsan hakikatı asla ve kata değişmez.

Kızsalar da, sevmeselerde, herkes Efendimiz SAV. yolundadır.

İlk gelen onun nurudur.

Hep o nurla tekamül süreci işlemiştir.

Bu anda da bu nur mevcuttur.

Ancak Nur deyince biz kuvvetli bir ışık olarak algılıyoruz.

Evet doğrudur, ancak gönülleri aydınlatan bir ışıktır.

Adem As. gönlü bu ışıkla aydınlandı.

Bizlerin de gönlümüzün aydınlanması gerekir.

Yoksa biz Adem "İnsan" değilmiyiz.

Ne eksiğimiz var ?

Bunu söylemeye ne hacet.

Eksiğimiz değil fazlalarımız var.

Zeplinin yükselebilmesi için toprakları atmak gerekir.

Bizde ene denilen fazlalıklarımızı atabilirsek, mutlaka hakikata doğru yükseliriz.

Adem üç defa aksırdı, üzerindeki topraklar düştü.

Şimdi sıra bizde üç defa aksırmamız gerekiyor.

Topraklıktan kurtulup insanlığa ulaşmak temennisiyle.

04

İslam anlayışı bölgelere göre, aşiretlere göre,

törelere göre bir anlayış biçimi halini almıştır.

Bu sebepten tasavvuf, islam dininin her sözünü anlamaya çalışan,

onu bulmaya ve yaşamaya çalışan bir meslektir.

Buna mesleği Resulde denir.

Bütün dinler girdiği ülkelere güzellikler katmış,

ancak o ülkelerin de örf ve adetleri dinin içine karışmıştır.

Allah indinde din islamdır.

Peygamber efendimizde SAV. Önceleri birçok inançları araştırmış ve görmüştür ki,

Din adına puta tapılıyor.

Atalarımızdan gelen dini mi değiştireceksin diyenler çok olmuş.

Ancak o İbrahim'den gelen hanif din üzere olanları bulmuş ve onlarla hemdem olmuştur.

"Ben milleti İbrahim'denim" buyurmuştur.

Ne islam dini yetersizdir, nede Kuranı kerim.

Yetersiz olan bizleriz. Anlamaya çalışmıyoruz. Araştırmıyoruz.

İmamı Azam Ebu Hanefi 52 defa hacca gitmiş.

Peygamber efendimiz nasıl yaşadı, neler söyledi diye araştırmış.

Yetmemiş İmamı Caferi Sadık'a biat etmiştir.

Şimdi ise biz, herşey açıkça meydanda olmasına karşın birşeyleri araştırmıyoruz.

Allah CC. için dertlenmiyoruz.

Mesela, herşey ayan beyan ortada diyoruz.

Oysa gördüklerimizin hepsi birer hayalden ibaret.

Ortada ayan beyan görünen tek bir hakikat var.

Peki biz o hakikatı görebiliyormuyuz.

Yada görmeye gayret ediyormuyuz.

Yada bu anlatılanları anlamaya çalışıyormuyuz.

Yoksa peşin fikirlimiyiz.

Tatmadan bilinmez deniyor da.

Biz tatmadan muhalefetmi yapıyoruz.

Muhalif olan kimdir biliyormuyuz.

Birbirimizi islam dinine uygun olarak daha bir hoşgörüyle anlamağa çalışırsak,

Bu dini daha iyi bir şekilde idrak etmenin zevkine varırız.

Tasavvuf erbabları dine ait olan her yaşadıkları konu hakkında sevgiyle söz etmişler.

İslamı zevk ile yaşamayı öğütlemişlerdir.

Dillerinde ve gönüllerinde hep Allah, Muhammet sevgisi olmuş,

Hem sevmişler hemde sevdirmişlerdir.

Dedikya bu bir meslektir. Mesleği Resuldür.

Kabul edilse de edilmese de bu meslek hep olmuş ve hepte olacaktır.

Mesleği Resule uyanlardan olalım inşaallah.

05

Red Baron kardeşim;

Öncelikle itirazlarınla,

bizleri daha geniş bir araştırmaya soktuğun için sana müteşekkirim.

Efendimiz SAV. Şeriatın dışında bir hayat mı yaşadı diyorsun?

Bizde diyoruz ki İsim olarak Tasavvuf, gerçek olarak hakikattır.

Peki hakikat şeriattan ayrımıdır.

Hayır ayrı değildir.

İsimlere takılıp kalmasak daha iyi olacak,

Dediğimiz gibi ismi ne olursa olsun

şeriat, tarikat, Hakikat, marifet

bunlar birbirinden asla ayrılmayan tek bir hakikattır.

Tekrar ediyorum, tasavvuf ehli

islam dinine ait ne duyduysa onu fellik fellik aramış,

üzerinde günlerce aylarca durmuş ve nihayet onu yaşamanın gayreti içine girmiştir.

Mesela Kuran'da da Beyat ayetleri vardır.

Rıdvan beyatı. Akabe beyatı

Burda şöyle der. "Seninle anlaşma ahdi yapanlar,

bilsinler ki Allah'la anlaşmışlardır.

Allah'ın eli onların eli üzerinedir. "

"Söyle onlara eğer beni seviyorlarsa, sana tabi olsunlar.

O zaman ben onları seveyim."

Bütün bunlar apaçık ortadayken,

hala şeriattan gayrı olarak birşeyleri değerlendirmeye almak

abesle iştigaldir.

Mesele islamın özüne inebilmektir.

Mesele insanlığın özünü idraktır.

Dinlerin hepsi insanca yaşamamız için gelmiştir.

İnsanca yaşayabilmek için insanla hem dem olabilmek vardır.

Herkesin fikrine saygı göstermek vardır.

Bu kendi inancından taviz vermek değildir.

Mevlana Hz. birgün bir papazla karşılaşır.

Papazın önünde o kadar saygıyla eğilir ki,

Papaz dahi hayretler içersinde kalır.

Nihayet bir müddet sonra doğrulur, bakar ki papaz gitmiş.

Mevlana hz. Sözü şu olur;

ŞÜKÜRLER OLSUN YA RABBİ, TEVAZUDA DA BİZLERİ ONLARDAN ÜSTÜN KILDIN.

Haydi, hodri meydan.

Bizim gibi sabit fikirli birisi böyle yapabilir mi ?

Sözü uzatmanın bir anlamı yoktur.

Anlayan anlamıştır.

Anlamak istemeyene zaten birşey anlatmak mümkün değildir.

Ben dahil hepimiz anlamağa gayret edenlerden olalım inşaaallah.

06

Hak'ka giden yollar çoktur derler.

Aslında yol bir tanedir.

Hak bir olduğuna göre.

Yolda birdir.

Ancak yolda olan kişilerin zevkleri çoktur.

Bu tecellilerin ve zevklerin çokluğu,

sanki ayrı ayrı yollarda gittiğimiz zannına yol açar.

Mesela, kamil bir insanla tanışmadan evvel de aynı yolda

yürüyorduk ancak ne yoldan haberimiz vardı ne yolcudan.

Kamil insan, yürüdüğümüz yolun Hak yolu olduğunu bize hatırlattı.

Bu yolda görmemiz gerekenleri bize gösterdi.

Bu yol harkulade bir yoldu.

Aynı yolda yürümemize rağmen tüm bu tecellilerin farkına varamamıştık.

Hatta biz bile zannettik ki başka bir yola girdik.

Hayır yol aynıydı ama biz yolda olduğumuzun farkına varmıştık.

İnsan olduğumuzun farkına varmıştık.

Tecellilerin farkına varmıştık.

Değişen Bir şey vardı, o bizdik.

Yoksa Allah CC. sana ayrı, bana ayrı yol tahsis etmemişiti.

Ne var ki işte kamil bir insan bulmanın farkı vardı.

Kemal gözüyle görmenin zevki vardı.

Hani hep anlatırlar.

Kıyamet koptuğu zaman, herkes birbirinden kaçar olacak.

Kimse kimseyi tanımayacak.

Ama o sırada Muhammet S.A.V. ümmeti,

sanki kıyamet kopmuyor gibi,

oturmuşlar Allah'ı CC. sohbetini yapıyorlar.

İşte öyle bir şey.

Yazmakla bu kadar oluyor.

Affola.

07

abdal21 ve Elmnightmare kardeşimize teşekkür ederiz.

Ayrıca Grozny kardeşmizede sorduğu sorudan dolayı teşekkür ederiz.

İnsan her zaman bilmediği her şeyi sorgulamalıdır.

Dinin gereği dahi olsa, ben şu ibadeti yapıyorum.

Neden?

Evet dinimin gereğidir. İtiraz yok. Ama neden demek var.

Araştırmak, bunu yapmamızdaki sebebi bulmak vardır.

Zaten Allah CC. ve Muhammed S.A.V. istediğide budur.

Bilinçli bir Müslüman olabilmemizdir.

Yoksa dedemden böyle gördüm, babamda böyle yapıyordu,

bende onlardan gördüğüm gibi yapıyorum demek,

bilinçli bir Müslüman olmamızı sağlamaz.

Yanlış anlasılmasın sakın.

Yapmayacağız yok, neden yaptığımızı öğrenmek var.

Ve öğretmek var.

Zaten kişi yapılanlardaki sırrı keşfettikçe,

hem daha bir dört elle sarılır.

Hem şükrü daha idraklı olur.

Gelelim soruya: Kamil İnsan islami bir tabirmidir ?

Kamil (Kemal'den) Bütün, tam, olgun, eksiksiz anlamında olup.

Resul-i Ekrem (A.S.M.) ın da bir vasfıdır.

Kamil insanlar birbirinden etkilendiler mi ?

Bir defa şunu anlayalım !

Allah CC. hiç bir ülkeyi başıboş bırakmamıştır.

Her ülkenin Kamil insanı vardır.

O ülkenin konumuna göredir bu insanların kemalatı.

Nasıl ki Adem As. Zamanında kemalat ne kadarsa Adem As.bilgisi o kadardır.

Ama o devre göre yinede en kamil İnsan Adem'dir.

Ülkelerinde bilinç düzeyine göre Kamil insan vasfı böyledir.

Asla suretler bir birlerini etkileyemez.

Ancak şöyle bir söz vardır. Etkileyen Hak'tır. Etkilenen Halktır.

Demek ki her ülkenin Kamil insanları vardır.

Allah CC. asla hiç bir ülkeyi boş bırakmamıştır.

Sadece insan yönünden değil diğer mahluklar yönünden de iş böyledir.

Tüm hayvanatında kendi aralarında Kamilleri vardır.

Bu olmazsa olmaz.

Hayvan deyip geçeriz amma, bize ne hünerler sergilerler.

Peki kimdir bu hünerleri onlara öğreten.

Olaylara şekil ve suret gözüyle bakmayı bırakırsak,

gerçeği göre göre kabul ederiz.

Yoksa hiç bir şey anlamadan,

Hiç bir şeyin zevkini tatmadan gideriz.

Bu alemin bir ismi dünya olsada,

bir ismi Alemi Şehadettir.

Alemi Şehadeti yaşamak için dünya anlayışını terk etmek gereklidir.

Kendimizi dahi sorgulamalıyız.

Nasıl kendimizi sorgulayacağız dersek, yaptıklarımızı sorgulayacağız.

Cevabı çok basittir.

Eğer bir arpa boyuda olsa ilerleyebildiysek bu bizim için güzel bir durumdur.

Ama hep yerimizde sayıyor hatta geriliyorsak, işte bu yanlıştır.

Cevapsız, soru yoktur. Sorular, cevap olduğu için vardır.

Ancak cevabı bulmak için sormak ve kendimizi sorgulamak gereklidir.

Hakikatı bulana dek soracağız.

Hakikat bulunduktan sonrada sana gelip soracaklardır.

Bu her soru ve cevap alışverişinde dahada kemale ereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Tekrar, soran ve cevap veren kardeşlere teşekkür ederiz.